Elveda Garanti Bankası mı, Hoşça Kal Garanti Bankası mı
ELVEDA GARANTİ BANKASI MI?
HOŞÇA KAL GARANTİ BANKASI MI?
ENİŞTEM BENİ DURUP DURUKEN NİÇİN ÖPTÜ!!!
Kan bağın olmasa da amma, az da olsa paranı yıllardır yönetip, borcunu harcını ödemene yardımcı olan bir dostunun seni terk etmesi insanı üzüyor. Hele şu yukarıdaki fotoğrafa bir bakın. Tam 73 yıllık bir tarih kokuyor. O Garanti Bankası cüzdanını alan ufaklık, benim… O cüzdanı veren, o dönemin, Bankanın Genel Müdürü. Yan taraf da, omuzu gözüken İstanbul’un mini mini Valisi Fahrettin Kerim Gökay. Şimdi bu Banka İstanbul Havalimanı’nda ki şubesini kapatıyor. Neden aniden bu kapatma kararı aldı. Yani tam tabiriyle ,”Eniştem beni niçin öptü?” Dünya’da bir numaralı olma yolunda hızla ilerleyen İstanbul Havalimanı’ndan durup dururken niçin ayrılma kararı alınır?
Geçtiğimiz hafta bir dostumun odasında rastladığım banka müdürü beni görünce, “ Abi ben de sana vedaya gelecektim” dedi. Ben de,” Hayrola emekli mi oluyorsun?” diye sorunca şu cevabı verdi: “ Evet, abi emekli de oluyorum amma, asıl haber bankamız buradaki şubesini kapatma kararı aldı.” -“Hoppala şimdi durup dururken nereden çıktı bu karar.” -“Biz de bilmiyoruz abi, aniden bildirdiler. Ben de zaten günüm dolduğu için de emeklilik kararımı aldım.”
GELİNİM SEN ANLA…
Bizde bir söz vardır; “ Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla.” Anladığım kadarıyla bu işte bir çapanoğlu var. Bu şube hiç para kazanmasa bile, bir banka için prestij şubesidir. Yok kiraymış, yok pek para trafiği yokmuş. Geçin bunları beyler. İşin içinde mutlaka bir bit yeniği var. Aklıma çalıştığım gazetelerde ki patron değişimleri geldi. Patronlar gazetelerini satmaya karar verdikleri zaman alıcı tarafın isteği üzerine daha az sorunla devretmek için önce personel kıyımına giderler. Biliyorum, çünkü hem o kıyıma uğrayanlardan birisi olduğum, hem de hava limanı muhabiri olduğum için üst düzey ilişkilerimden dolayı biliyorum. Bunlar da, yani Banka olası bir devir için şube kapatma yoluna gidebilir. Daha önce de Hürriyet’in içinde ki şubeyi kapattılar. Ama, hayır bizim öyle bir niyetimiz yok diyorlarsa, o zaman İstanbul Havalimanı Şubesi bence en son kapatılacak şubelerden birisi olmalıdır. En basit hesap, kapatıp gittiniz, bankacılığınız devam ediyor, İstanbul Havalimanı da dünya da birinci oldu. Yolcu sayısı ve hava trafiği inanılmaz boyutlara ulaştı. Siz de o zaman bari Dış Hatlar Salonuna bir ilan verelim derseniz, yanlış yaptığınızı anlayacaksınız. Bence sizden en az şu an ödediğiniz kiranın bir yıllık tutarı kadar bir reklam ücreti istenebilecektir. Garanti Bankasının çokbilmiş yöneticileri bu yazımı dikkatle okuyun, bir daha düşünün. Zira son pişmanlık fayda getirmez…
Son olarak gerçekten içim acıdı. Ben belki de bankanın en eski mudisiyim. Çok anım var. Burada ki şubeye çok alışmıştık. Topu topu beş çalışanı var. Hepsi evden cenaze çıkmış gibi çok üzgün. Son olarak bir sözüm daha var. Bankanı eski sahibi rahmetli Ayhan Şahenk’in kemikleri sızlıyordur. Çok sevdiğim bir abim idi. Havalimanı’na gelişlerinde bu şubede oturur sohbet ederdik. Bir seferinde yurt dışına giderken çok mutlu olduğu hareketlerinden belliydi. Koluma girdi ve beni oradaki Setur mağazasının köşesine götürdü aynen şunları söyledi: “Bak Faik sana bir şey söyleyeceğim ama kimseye söylemeyeceksin. Osmanlı Bankasını satın aldım ve Kapitilasyonlar zincirinin son halkasını da kırarak bankayı Türk yaptım.” Ayhan Bey mutluluktan yerinde duramıyordu. Ben tabi bu büyük haber karşısında çok şaşırdım. Verdiğim sözü tutuyordum ancak o yurt dışındayken bir gün ekonomi haberlerinde işin sızmaya başladığını hissedince haberi yazıp verdim. Haber çok güzel girdi. Ayhan Beyi geldiğinde karşıladım bana gülerek şunları söyledi: “ Haberi yazmışsın, sözünü tutmadın ama çok da iyi olmuş, teşekkür ederim.” İşte bu Garanti Bankasını küçültüyorsunuz beyler…
BU SABAH OKUDUĞUM BİR HABER.
Ekonomi haberleri merkezli Blomberg bu sabah geçtiği bir haber de aynen şunları yazdı: “Yapı Kredi Bankası için Arap Bankalarından birisi ile ilgili bir dedikodu çıktı. Ancak Koç Grubu bunu yalanladı. Blomberg’de bu yazıyı okurken birden alt tarafta şu paragraf dikkatimi çekti: “Birleşik Arap Emirliklerinin en büyük bankası olan FAB’ın Yapı Kredi’den potansiyel hisse (ne demekse?) alımı için görüşmeler yaptığı kaydedildi. Aynı kaynaklar FAB’ın Türkiye’de birden fazla bankanın sahipleriyle de görüşme yaptığını ---------------------------------------------------------------------------------------------------------- Aktardı…” Ben söylemiyorum, Blomberg söylüyor. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz…. Evet dostlar daha çok yazarım ama, sonraya bırakalım. Şayet buraya kadar sıkılmadıysanız aşağıda 73 yıl önce o banka cüzdanını nasıl aldığımın güzel yaşanmış hikayesini okuyabilirsiniz.
ADAM OLACAK ÇOCUK…
Bu fotoğraf, nereden baksanız 73 yıllık. O gördüğünüz ufaklık ise benim. Yer, Beyazıt’taki ünlü Beyaz Saray. Bana verilen cüzdan ise Garanti Bankası’nın İstanbul’daki başarılı öğrencilere verdiği ödül belgesi. Babam rahmetli Vehbi Kaptan TCDD’nin Yedikule’deki fabrikasında çalışıyor. Bizler de Kocamustafapaşa o zamanki adıyla Maşa sokak’da (Adı daha sonra Tayyareci Rıdvan Sokak oldu) oturuyoruz. Kiralık olarak oturduğumuz ev benim tam 75 yıllık arkadaşım, kadim dostum Mete Ongan’ların evi. Bu eve en yakın olan okul ise, taştan bir yapı olan Kocamustafapaşa İlkokulu’ydu. İlginç bir çocukluk hayatım vardı. Okula 6,5 yaşında başladım. Önce onlar almak istemediler, ancak rahmetli annem Huriye Kaptan’ın ısrarı ile yapılan bir görüşme sonrası kabul ettiler. Sebebi de, ben o yaşta okumayı çözmüştüm. Sokaklarda bulduğum gazete parçalarını okumam bunun en büyük nedeniydi. Fakat bu sefer ben okula gitmek istemiyordum. Amcam Rüstem Kaptan o dönemler Orman Fakültesinde okuyordu. Ara sıra bize geliyordu. Sonunda o götürmek istedi. Onun da yanından kaçtım. Annem sonunda beni zorla elimden tutup götürdü ve ilk derste ne olur ne olmaz diye yanımda oturdu. İkinci derste utandım onu eve gönderdim. Ondan sonra hiç bırakmadım ve okulda parmakla gösterilmeye başlandım.
“ HURİYE HANIM TEYZE HADİ GENE İYİSİNİZ.”
İkinci sömstre devam ederken bir gün öğretmen beni çağırdı ve “ Annene söyle bu hafta sonu Cumartesi günü Beyaz Saray’a geleceksiniz. Sana ikramiye verilecek. Sakın unutma Vali’de gelecek” dedi. Dedim ya benim kafa başka alemlerdeydi. Eve gelir gelmez çantayı fırlatıp doğru sokağa çıktım ve öğretmenin söylediklerini anneme söylemeyi unuttum. Ertesi gün mahallemizden aynı okula giden bir kız çocuğu, kapının önünü süpüren annemi görünce, “Huriye hanım teyze, hadi gene iyisiniz. Faik ikramiyeyi aldı ” diye bağırarak gitti. Annem şaşkın bir şeyden haberi yok içerde ders çalışırken yanıma geldi. Ben de öğretmenin bana söylediğini söyledim. Tabi çok kızdı ama işin doğrusunu öğrenmek için başörtüsünü bağlayıp yakında ki okula gitti. Okul dönüşü çok mutluydu. Gururlanmıştı. Hemen Mete’nin annesi rahmetli Sefire Hanım teyzeyle bunu paylaştı. O da çok sevindi. Evde bayram havası vardı. İnanın umurumda bile değildi. Benim aklım sokak da gazoz kapağı ve misket oyunundaydı.
İKİ İKRAMİYE BİRDEN.
Sonuçta Cumartesi günü Annem, Babam ve kardeşim Hülya ile Beyaz Saray’a gittik. Muazzam bir salon. Bize gösterilen masaya oturduk. Bir baktım masada bol bol kurabiye ve sürahi ile limonata vardı. Tabi hemen yumuldum. Annem boyna elime vuruyordu, yavaş olmamı söylüyordu. Bu arada ortalık dalgalandı ve Vali Bey salona geldi. Valimiz Fahrettin Kerim Gökay’da benim gibi ufak tefekti ve lakabı da “Mini mini Valimizdi”. Tören başladı Garanti Bankası İstanbul’daki İlkokullar da ki en başarılı iki öğrencisine 50 liralık ikramiye cüzdanı veriliyordu. Benim ismim okununca gittim. Ben cüzdanı alırken mikrofondaki kişi bana iki ödül olduğunu diğer ikramiyenin bütün İstanbul’daki en başarılı 5 öğrenciden birisi de olduğum için bir 50 lira daha kazandığımı söyledi. Teşekkür ettim ve alkışlar arasında yerime oturdum. Babama baktım gurur abidesi gibiydi ve gülümsüyordu. Annem ise sanırım ağlıyordu. Benim yine umurumda değildi gözüm kurabiyelerdeydi. Bu arada Vali ve diğer beş arkadaşla çektirdiğimiz o fotoğraf bizim elimize geçmedi.
Sadece yukarıda gördüğünüz fotoğrafı verdiler. Dostlar o para gerçekten iyiydi. Babam 50 lirasını saklamış ve biz 1953’de Adapazarı’na göç ettikten sonra bana dört dörtlük bir sünnet düğünü yaptırdı. İşte ben de o günden beri çok olmasa da ufak tefek tüm parasal işlemlerimi hep Garanti Bankası ile yaptım. Başka banka tanımadım. Yeni anlayacağınız Vefa ben de sadece bir semt adı değil. Sağlıkla kalın. Son Not: Perşembe gününe kadar karar değişmez ise İstanbul Havalimanı’nda ki Atatürk’ün kurduğu bankanın şubesine geçeceğim. İnşallah orada da aynı güzellikleri yaşarım. Arkadaşlarla tanıştım. Hepsi de güler yüzlü. Bana gariplik çektirmeyeceklerdir. Bunları niçin önemsiyorum biliyor musunuz? Dijital çağı yaşıyoruz…
Yaş gereği biraz geriden geliyorum. Hata yapmaktan korkuyorum. Ortalık kanı bozuk dolu. Bu ilişkiler o yüzden çok önemli. Üç kuruş paramız var onu da bir parmak darbesi ile kaybetmeyelim. Başlıkta ki, Elveda, tamamen terk etmektir. Hoşça kal ise, bir kişi ile vedalaşırken kullanılan iyi dilek sunma kelimesidir. Yani hüzünlü veda içiren bir söz olmasına karşı, bir yerde de iyi dilek sunma anlamındadır. Kararı siz verin.
Bir de Ekonomi Muhabirleri ben olsam bu işi kurcalarım.
Sağlıcakla kalın…